toplumsalın
kalbi: FİLMLERLE
SOSYOLOJİ
A.Adnan
Azar
“Filmler
yalan söylerken bile
toplumsal yapımızın can evindeki yalanı söylerler.”
toplumsal yapımızın can evindeki yalanı söylerler.”
Sinema
kitaplığı içinde kendisine seçkin bir yer edineceğine şimdiden
inandığım
Filmlerle Sosyoloj ortak bir kitap. Bülent Diken ve Carsten Bagge Laustsen birlikte
kotardıkları bu çalışma için üç katmanlı, üç okuma
biçimi öneriyorlar okura: “Birincisi,
toplumsal teori yaparken filmleri analiz etme yolunda bir çaba
olarak… İkincisi, toplumsal teori kapsamındaki bir dizi önemli
alan ve kavramla bir yüzleşme olarak… Üçüncüsü de filmlerin
analiz araçları olarak kullanıldığı bir sosyal teşhis girişimi
olarak.”
Kitabın ‘sunuş’unu kaleme alan Slavoj Zizek “Filmler
yalan söylerken bile toplumsal yapımızın can evindeki yalanı
söylerler. Bu nedenle, elinizdeki kitabı yalnızca filmlerin
toplumsal gerçeği nasıl yansıttığı ya da meşrulaştırdığıyla
ilgilenenler değil, toplumlarımızın nasıl olup da kendilerini
ancak filmler aracılığıyla yeniden ürettiği konusunda fikir
sahibi olmak isteyenler de okumalı.” diyor.
On
dokuzuncu yüzyılın sonuna doğru gün ışığına çıkan iki
‘makine’; Lumiere kardeşlerin sinematografı ile uçak(lar)
elbette farklı teknolojiler kullanarak, değişik mekanlar arasında
‘hareket’i mümkün kılıyorlardı. Ama çok geçmeden roller
değişti: Uçak yolculuk, ticaret ve savaş aracı olurken,
gündelik hayatın dışında kalmayı sağlayan sinema bir ‘hayal
fabrikası’na dönüştü. Sosyoloji bilimi ise, genel olarak
sinemanın ‘temsil’i ile temsil ve gerçeklik arasındaki
ilişkinin nasıl kurulacağı meselesine baktı. Sinema bugün
toplumsal farklılıklara dair bilgilerin yayılması açısından en
önemli alanlarından biri. İçinde bulunduğumuz toplum da
göstergeler, imgeler ve gösterge sistemleriyle daha çok ilgilenen,
giderek ‘sinemalaştırılan’ bir toplum oldu. Şimdi gerçeklik
daha çok sahneleniyor, toplumsal üretim ve gündelik deneyimler de
sahnelenen emsallerine göre değerlendiriliyor. Edgar Morin’in
söylediği gibi insan bir “homo sinematografikus” oluyor.
Toplumsallaşmanın yolu büyük imgeler oluşturmak ve onları
tüketmekten geçiyor. Aşikârlık da sinemanın en öncelikli
gizemi. Yine Morin’e göre “şaşırtıcı
olan sinemanın bizi şaşırtmaması. Aşikâr olan ‘gözümüzün
içine bakıyor’, kelimenin tam anlamıyla bizi kör ediyor.”
Sinema bizi kör ederek toplumun sinemalaştığı gerçeğini
görmemizi engelliyor.
Filmlerle
Sosyoloji,
sosyoloji ile sinema arasındaki yüzeyde iz sürerek, bu ilişki
içindeki titreşimleri görmeye çalışıyor, sosyolojik
kavramlarla imgeler arasında gidip geliyor.
Bu çalışmada,
genellikle yapılanın tersine, sosyolojik bilgiler sinemaya
uygulanmıyor, sinema sosyolojik amaçlar için kullanılarak
sosyoloji yapılıyor. Sinemayı sinemasal olarak araştırmakla da
ilgileniyor ve sosyolojinin sinemayla yüzleşerek nasıl
değişebileceği sorusu üzerinde duruyor. Sosyolojinin genel
olarak toplumsal hayatı katmanlaştırma ve şeyleştirme eğiliminde
olduğunu, düzenliliklere, tekrarlanan pratiklere, sistemlere,
yapılara ve tiplere odaklandığını biliyoruz. Oysa ‘sinemasal
göz’ edimsel toplumsallığın sanal ve ‘açık’ olanla
ilişkilendirilmesi bakımından özgürleştirici
bir görüş sağlayabiliyor.
Sanat/sinema
ile toplumsal arasındaki alışveriş bir indirgenemezlik ilişkisi.
Sinemasal ile toplumsal, birlikteliklerinde ayrılan ve
ayrılıklarında birleşen ikizler gibidir. Sosyal teori ile sinema
{sanatsal ve kurmaca} arasındaki ilişkiye yönelik hiyerarşik
yaklaşımlara da bu nedenle karşı çıkmak gerektiğini söyleyen
kitabın yazarları Bülent Diken ve Carsten Bagge Laustsen, ayrıca
estetik ve politik/etik bir ‘ikili okuma’yı önererek bir
toplumsal tanı koymayı hedefliyorlar. Barbarlık söylemleri
{Hamam},
partizan savaşı ve işkence {Brazil
},
kin duygusu ve linç {Sineklerin
Tanrısı },
direniş ağları ve linç {Dövüş
Kulübü },
suç ve kamplar {Tanrı
Kent }
ve yas tutma {Hayat
Güzeldir }
gibi tamamı ‘yakından’ bilinen sinema filmlerinin, bağlamları
içinde, alegori olarak yorumlanmış olması da Filmlerle
Sosyoloji’nin
etki alanını derinleştiriyor.
‘Şark’
genel olarak toplumsal ve dilsel farklılıkların öncesine ait bir
fantezi evreni olarak bir işlev yüklendiğinden, bu bağlamda
belirgin bir şekilsizlik sergiliyor: Şark sadece öteki değil,
aynı zamanda da hiperbolik. Bu çerçeve içinde Hamam
filminde sapkınlık, bedensel zevk, cinsiyet {eşcinsellik ve
heteroseksüellik} ve despotizm fantezilerinin farklı arzu
ekonomileri aracılığıyla sürdürüldüğünü gösteriyor bize
bu çalışma. Kimlik ve toplumsal cinsiyetle ilgili önemli
soruların tartışıldığı bu bölümde, okuru postyapısalcı
toplumsal teori alanıyla tanıştırmayı amaçlıyor. İzleyen
bölümde Harry Hook’un, Golding’in İkinci Dünya Savaşı’na
ders ters-ütopyacı bir yorum niteliğindeki romanından uyarladığı
Sineklerin
Tanrısı
ile tartışma sürüyor. Tanrı
Kent
bağlamında kamp mantığının nasıl genellendiğini, etrafı
yüksek duvarlarla çevrili yalıtılmış
alanların yol açtığı toplumsal parçalanmışlıklara nasıl
karşı koyulacağı değerlendiriliyor.
Aynı zamanda bir ‘gişe
filmi’ olan Dövüş
Kulübü’ndeki
mikrofaşizmin, toplum tarafından reddedilmesiyle birlikte, ağ
toplumunda nasıl hayat bulduğu sorusuna odaklanıyor Fimlerle
Sosyoloji.
Mikrofaşizm toplumsal bağ açısından bir kaçış hattı
olarak değerlendiriliyor ve ihlâl düşüncesi ‘kapitalizmin yeni
ruhu’ tarafından istenir hale geldiğinde düzeni yıkma
projesine ne olacağı sorgulanıyor. İhlâl düşüncesi ele
alınırken, ihlâlin paradoksal bir biçimde günün yasası’na
dönüşmesi meselesi tartışılıyor. Bir diğer bölümde Terry
Gilliam’ın yönettiği
Brazil’in
ters-ütopya dünyasına ışık tutuluyor. Son bölümde, Hayat
Güzeldir filminin
sınırladığı alan içinde, etik ve tanıklık ‘muammasına’
odaklanılıyor.
Bülent
Diken ve Carsten Bagge Laustsen’in, kimi bölümleri daha önce
yayımlanan Filmlerle Sosyoloji
başlıklı kitapları,”toplumsal
teori
yaparken
filmleri analiz etme yolunda bir çaba olarak… toplumsal teori
kapsamındaki bir dizi önemli alan ve kavramla bir yüzleşme
olarak… filmlerin analiz araçları olarak kullanıldığı bir
sosyal teşhis girişimi olarak..”
mutlaka ve yeniden
görmek
için özenle okunmalı; editör Özge Çelik ve çevirmen Sona
Ertekin kutlanmalı !
FİLMLERLE
SOSYOLOJİ
Bülent
Diken ve Carsten Bagge Laustsen
Çeviren: Sona Ertekin
Metis Yayınları, 2010
Çeviren: Sona Ertekin
Metis Yayınları, 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder